• Yani ben…

Gulsel Ceren Gunes

~ Yazmak bir şekilde insanı kendiyle yüzleştiriyor… Belki de bu yüzden…

Gulsel Ceren Gunes

Category Archives: Not Defterimden

Orada burada deftere karaladığım şeyler. Bir türlü bir öyküye koyamamışım, buraya yazmışım.

Sevgili Eski Yıl;

02 Çarşamba Oca 2013

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

2008, 2010, 2011, 2012, acılar, affet, arsızlık, eski yıl, hüzünler, hediye, küfür, mektup, mutlu son, süpürmek, seni seviyorum, sevgili, yeni yıl, yıl, yıllar, yıllar önce, ışıklar

Yıllar önce 2010’a mektup yazmıştım, annem o mektubu okusa bazı küfürlerin anlamlarını sorardı sanırım. Sonra 2011’e yazdım, onun da 2010 mektubundan aşağı kalır yanı yoktu. Şimdi sen gittin ya 2012, kelimeler boğazıma diziliyor. Hatta bu yüzden sen gitmeden yazamadım… Affet. Bir mektubun yakışacağı tek yıl sendin aslında -ki ben ilk 2008’e yazmıştım, düşün artık.

Canımın içi 2012, seni seviyorum. Başlarda biraz ilgisizdim, hatta 2011’e de yazdığım gibi “Artık gelecek yıllardan da bir şey rica etmem. Gidin, bitin hepiniz.” tavrındaydım ama senin çok zaman sonra bile “O ne güzel yıldı.” şeklinde hatırlanacağını ilk çeyrekte anladım. Sanki önceki yılların acılarını ve hüzünlerini süpürürken boş kalmasın gidenler diye yerlerine ışıklı hediyeler bıraktın.

Arsızlık olacak 2012, biliyorum ama giderken her şeyi olduğu gibi bırak. 2013 de senin eserine bir şey eklemeyecekse hiç dokunmasın, daha iyi. Sen boyunca zaman dursun diye bekledim; hatta kıyamet falan dediler, tam kopacak yıldın sen. Mutlu sonla biten bir hikayem olurdu tepemizden lav yağsaydı ama kısmet sana değilmiş. Olsun.

Gittiğin yerde 2010’a ve diğerlerine (sen bilirsin onların kimler olduğunu) gülümse benim için. Hatta yüzlerine büyük bir kahkaha patlat. Ne kadar söylesem az ama seni seviyorum. Umarım ben de seni çok mutlu etmişimdir.

Ceren

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Geç Kalanlar

13 Cuma Tem 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

alışmak, geç kalmak, hasta, hasta olmak, ilaç, taşınmak, terk edilmek, yabancılaşmak, yataklara düşmek, yerleşmek

Bazı insanlar niyeyse geç kalma eğilimindedirler. Terk edilince severler, tam yerleşmişken taşınıp birine alışınca yabancılaşırlar… Bunlar oturdukları sokaktaki eczane nöbetçiyken asla hasta da olmazlar. Birileri onları uyarmalı. İyileştikten sonra alınan ilaçlar insanı hasta eder, bu yüzden her kapanan kapının ardından yataklara düşer geç kalanlar.

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Üçleme +1 – Veda Mektubu

05 Perşembe Tem 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

hoşçakal, veda mektubu

Görüşmeyeli nasılsın? Umarım iyisindir. Bu mektubumda da senin hayvan sevginden bahsedeceğiz. Bu kez balıklar. Endişelenme sana balık tutarken nasıl öleceğin konusunda bir ders vermeyeceğim, onu beceremediğini bana kanıtladın. Bu kez akvaryum balıkları üzerine konuşacağız. Hani ağızlarını açıp kapatırken, bir o yana bir bu yana salınırken suyun içine bakteriler saçan balıklar. Bundan haberin olduğunu biliyorum yoksa küçükken zavallı Japon balığını sudan çıkartıp ağzına sıvı sabun doldurmazdın. Sanırım tuvaletlerini suya yapmalarına kızmıştın. Hatırlayamadım. Neyse bu kez balığa sen zarar vermeyeceksin. Balık, günler geçtikçe akvaryum suyunu hastalık merkezine dönüştürecek. Rica ediyorum temizlik hastalığını bir kenara bırakıp birkaç gün suyu temizleme ve planıma su temizleyen cihazlardan takma. Aslına bakarsan bahsedeceğim bakteri balıkları etkiliyor. Zavallıların pulları dökülüyor, omurgaları hasar görüyor ve zayıflıyorlar. Bizim (yani seninve benim)  niyetimiz üzerinde açık yara olan elini o suya daldırıp bakterinin vücudunu ele geçirmesini sağlaman. Bunu yapabilir misin? Yaranın olduğu bölgede çıbanlar ve yaralar oluşacak, eklemlerine sıçrayacak ve belki de kemiğin çürüyecek. Bu işi becerebilirsen kan dolaşımına girip bütün bedenine yayıldıktan sonra seni öldürecek. Tedavisi uzun bir hastalıkmış, gördüğün üzere ölmek de zor. Böyle olsun istemiyorum. Ne zaman öleceğini bilmeliyim, değil mi? Sen beni öldürecek olsan bunu bilmek istemez miydin? Bir gün beni uğraştırmayı bırakıp intihar etme olgunluğunu göstermeni umuyorum. Bu yüzden araştırmalarıma bir son verdim. Doğal ölüm gibi gözüken bir intiharın katili olmak beni çok yoruyor… Anlıyor musun? O yüzden bu son mektup. Havalar soğuk, sıkı giyin.

Hoşçakal. (ama çok da hoş kalma çakal)

 

Yazarın notu: Üçüncü mektup için yapılan “Bu çok hafif kalmış sanki…” eleştirisi sebebiyle adını bilmediğim müstakbel katilim mektupların neden yumuşadığını açıklama gereği duydu. Daha çok mektup yazabilirdi, türlü garip hastalıklar araştırmıştı fakat ben izin vermedim. Tüm mektupları yazdığımda sadece üçünü yayınlamaya karar vermiştim bile. Zira mektubun yazarı artık acı çekmiyor gibime geldi. Kim bilir? Siz yine de balıklara, kedilere, deniztaraklarına ve farelere dikkat edin sevgili okuyucular.

 

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Üçleme – Mektup 3

03 Salı Tem 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

N’aber? Bir süredir düşünüyorum da tarihi olaylar sadece savaşlardan ibaret değil. Salgın hastalıklar ve mevsimler de dünya tarihini değiştirmiştir. Veba mesela… Yedi milyon insanı öldürmüş. Artık sadece tarih kitaplarında ve tıp kitaplarında var ve genellikle altında bir daha asla görülmediği yazıyor. Yanlış bilgi. 2000’li yılların başında Amerika’da bir çift veba yüzünden öldü. Sorun şu ki hastalık bir pireden hıyarcıklı veba olarak bulaşıyor. (Konuyla ilgili olmadığı için hıyarcıklı vebadan bahsetmeyeceğim, sen istersen internetten araştırabilirsin.) Klasik soğuk algınlığı gibi yüksek ateş ve titreme görülüyor. Birkaç tane de lenf bezi şişer ve grip vs. sanılıp doktora gidilmezse kana karışıp bildiğimiz vebaya sebep olur. Bu kez uzun uzun başına neler gelebileceğini, bakterinin akciğerine nasıl yerleşeceğini anlatmayacağım. Can sıkıcı bir konu. Daha da önemlisi bir fare ve onun üzerinde yaşayan bir miktar pire bulurken kendi kazdığım kuyuya düşmek istemiyorum. Beni lağımlarda fare peşinde koşarken hayal edebiliyor musun? (Hoşuna gitti mi bu düşünce çok merak ettim.) Fare bulmak dışında hastalığın bulaşıcı olması da beni endişelendirdi. Senden başkasına bir şey olsun istemem. Bu arada ta yıllar önce kafeste beslediğin hayvana (hamster mıydı?) ne yaptığını biliyorum. Sonuç olarak bu bakteriyi taşıyan hayvanlardan uzak durmaya çalış ama bu hastalığa yakalanırsan bile erken teşhis edildiğinde hemen tedavi edilebiliyormuş, fazla da endişelenme. Öpüyorum. 

Not: Bir süredir sana yazamadım, affedersin. Affedersin beni, değil mi? Kusuruma bakmazsın sen. Özünde iyi bir insansın. Herkes gibi.

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Üçleme – Mektup 2

13 Çarşamba Haz 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

üçleme, bartonella henselae, cinayet, eziyet etmek, intihar, kedi, mektup

“Zormuş…” dedi. “Hem benim fikrim olsun istiyorum hem de intihar etsin istiyorum. Hatta doğal ölüm gibi gözükse de iyi olur. Zormuş… Bir haftamı araştırarak geçirdim, bak okuyayım sana. Sonra da ona yollarım. Bilsin boş oturmadığımı. Değil mi?”

Merhaba. Umarım geçen haftadan beri iyisindir. Bir haftadır yaptığım araştırmaları bilmek isteyeceğini düşünüyorum. Bu sefer senin havyan sevgin üzerine çalıştım. Mesela kediler. Küçük, tüylü, şeker hayvanlardır. Mırıldarlar, tuvalet için sokağa çıkarmana gerek yoktur, fazla tüy dökmeleri dışında bir sorun çıkarmazlar. Kedilerin yüzde ellisi hayatları boyunca en az bir kez bartonella henselae kapar. Ne kadar karizmatik bir isim değil mi? Sanki İtalyan bir ressam; Bartonella Henselae! Sanma ki bunlar sadece sokak kedileri, bartonella henselae kapan ev kedileri de var. Düşün ki bu kedicik ile oynarken elini tırmalıyor. Seni bilirim, tüm canlılara istemediği şeyler yaptırmaktan ve yapmaktan zevk alırsın. Bu yüzden kedinin seni tırmalaması konusunda sen, ben ve kedicik hiç zorlanmayacağız. Kedinin tırmaladığı yerde önce bir kızarıklık ya da mini mini sivilceler olur. Zaman zaman sadece bu kadarla kaldığı oluyormuş fakat benim niyetim bunun üzerine lenf bezlerinde şişlik ve grip belirtileri de yaşaman. Buna ek olarak da deride kist oluşumu ve tabii görme kaybı. Hastalık erken teşhis edilmişse antibiyotik ile halledilebiliyor. Bu konuda sana güveniyorum, doktora gitmeyeceksin. Fakat bu bakteriye sahip olan kedi bulmakta sorun yaşayacağımı fark ettim. Zira kedilerde birkaç günlük hafif ateş görülüyor, o kadar. Bu sebeple kedi işinden vazgeçtim. Sen yine de kedilere eziyet edeceksen dikkat et. Sevgiler. 

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Nerede kaldın?

09 Cumartesi Haz 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

adam, askerlik, aşk, aşk acısı, beklemek, cevap, evde kalmak, gözlerini kaçırmak, geri dönmek, gerilla, ilişki, kadeh, kadın, kariyer, manzara, nerede kaldın, nişanlılık, pes etmek, seyehat, soru, vazgeçmek, yerleşmek, yurt dışı, şarap

Komik şeyler konuştuğumuzu sanıyorduk. Karlı bir akşamdı, özentilikten konulmuş şarap kadahlerinden birkaç yudum eksilmişti. “Ne yani, evde kalmış kız tripleri mi bunlar? Ne?” diye sordu adam yanındaki üç kadına bakıp.

Neydi cidden “tribimiz”? Evde mi kalmıştık? Yan gözle diğer kadına baktım, ağzını açası yok gibiydi. Geçmişte kalmıştı. Cevap vermemek için gözlerini kaçırırken diğer kadına çarptı bakışları. İkinci kadın sırasını kadehine uzanarak savdı. O, kariyerde kalmıştı bir ara, sonra bir süre nişanlılıkta kalmayı planlamıştı ama belli ki artık “kalmak” eylemini kullanmak istemiyordu. O; nişanlılığa yerleşmişti, orada yaşıyordu artık.

Adama baktım. Aşıktım ben ona, kalanlar biliyordu ama o… Ben de ona “Nereden geliyorsun?” desem “Bilmezden.” diye cevap verecekti. Yola çıkalı çok olmuştu da bir türlü varamamıştı gideceği yere. Yine de, aşkımı bilmezden gelirken ara sıra imalarıma karşılık verip geri çekilirdi hep. Gerilla taktiğiyle sevilebiliyordum ben, bunca yıldır alışmıştım. Askerlik var demişti, dönünce resme bir kadın girmişti. Kadın gidince dert ortaklığıyla “Şu acımı çekeyim de bakarız.” arasında bir yerde konaklamıştım. Ta ki o kariyer peşine düşüp yurt dışına gidene kadar, orada da birkaç kadın girdi manzaraya. Ben vazgeçmişken geri geldi. O zamandan beri pes etmiştim, birini bulsa da evlense, ben de yoluma baksam diye bekliyordum.

“Şimdi biz bu kadar kadınız, karşında oturmuşuz. Sen evde mi kaldık diye soruyorsun, cevap da alamıyorsun ya… Yanındaki kadın nişanlılıkta kaldı, öbürü geçmişte. Sen sıkma canını, çok yer var. Facebook’ta kalanlar, sms mesajında kalanlar… Ben sana nerede kaldığımı anlatayım asıl. Önce okulda kaldım ben, uzun sürdü biliyorsun. Kariyerde kalacaktım beceremedim, o ara aşk acısında kaldım. Dedim yok, olmuyor. Seyahatte kaldım uzunca bir süre. Orada burada saçma ilişkilerde kaldım… Ben buralardayım, sorarsan yerimi söylerler. Sahi, sen nerede kaldın?”

 

 

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Üçleme – Mektup 1

06 Çarşamba Haz 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

“Bu sabah…” dedi, “Mektup yazdım ona. Öyle elektronik falan da değil, bizimki eski mesele… Ben de oturdum kağıda yazdım. Ölmesi gerek gibime geliyor yıllardır fakat ölmüyor. İntihar eder dedim ama… Onu da yapmadı. Ben de mektup yazdım ona. Dur, okuyayım.”

Selam. Sen balık seversin. Düşündüm ki bir akşam harika bir deniztarağı ızgarası yesen… İstridye? Hangisini daha çok sevdiğini bilmiyorum. Midye de olabilir. Takım elbise giymişsin, rakı içip o deniz yaratıklarını yiyorsun. Yok, hayır. Beyaz şarap iç. Bütün bunları zevkle yiyip içerken o şeylerin yüksek miktarda domoik asit içerdiğinden haberin yok tabii. Domoik asit ne biliyor musun? Bazı tür yosunlarda bulunan bir biyotoksin. O yediğin kabuklu hayvan bu yosunu emmiş ve sindirip depolamış olabilir. Neden olmasın? E sonra sen de o kabuklu hayvanı yedin. İşte böylece domoik asit zehirlenmesi vücudunda çoktan başladı. Birazdan miden bulanacak, kramplar saplanacak. Sen şanslı bir insansın, bu kadarla kalabilir. Fakat merkezi sinir sistemine ve beynine de ilerleyebilir. Neden olmasın? Araştırmalarıma göre beynine ilerlerse hafızanı kaybedeceksin ve bir yerden sonra komaya falan gireceksin. Tarif bile aldım bak; zehirli deniz kabuklusunu una bulayacağım. Göz kararı erittiğim tereyağına zehirli kabukluları katacağım. Birkaç dakika kızarttıktan sonra biber, sarımsak vs. ekleyip karıştıracağım. Belki kekik de olur? Sen kekik sever misin? Piştiğinden emin olduktan sonra tabağa tercihime göre limon kabukları ya da portakal kabuklarıyla süslemeler yapacağım. Sen de afiyetle yiyeceksin fakat bu yol bana çok dolambaçlı geldi. Uğraşıp yosun emmiş midye bulsam bile öleceğin kesin değil. Bu yüzden biraz daha düşüneceğim. Güzel bir gün geçirmeni dilerim. 

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Kız Babası

19 Cumartesi May 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ 1 Yorum

Etiketler

atom bombası, aşk, ülke, Baba, beyaz atlı prens, bu sabah, düşmanca, güçlü, kadın, kadın karakter, korumak, kral, kız, kız babası, prens, roman, roman karakteri, sağlam, uzak, yönetmek, şımarık

Bu sabah romanımın kadın karakteri sevdiği adamı terk etti ve dedi ki “Ben babamın en değerli varlığını daha fazla üzmene izin veremem.”

Kız babası olmak; beyaz atlı prensini arayan şımarık bir prensesin kralı olmaktır. Prensesin ülkesini yönetemese bile korumaya çalışmaktır… Kaç atom bombası “Kızım iyice üzülmesin.” diye atılmamıştır bilemezsiniz.

Belki de bu yüzden babası uzakta olan prenseslerin ülkeleri her şeye karşı daha sağlam, daha dik ve güçlü durur. O prensesler babalarının en değerli varlığını aşkla ama düşmanca korur.

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Su çiçeği

26 Perşembe Nis 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ 3 Yorum

Etiketler

aşk, çocuk, bahar, beslenme saati, bulaşmak, ev, iz kalması, kapmak, kaşımak, okul, sağlık, su çiçeği

Okula sağlıklı gidip eve döndüğünde su çiçeği kaptığı anlaşılan çocuklar gibiydik. Çok aşıktık işte. Artık kimin kime bulaştırdığının önemi yoktu. Biz çok kaşıdık ama kaşımasak da izi kalacaktı, daha beslenme saatinde anlamıştık. Su çiçeği; yaşadığımız en güzel bahardı.

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Bir aşktan diğerine…

09 Pazartesi Nis 2012

Posted by gcg in Not Defterimden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Ankara, Anne, aşk, Baba, Balat, Cadde, cenabet, Esat, Haksızlık, Osmanlı, restoran, Tunalı, yağmur, İstanbul, İstiklal

Balat’ta bir duvarda “Ne kadar yağmur yağarsa yağsın yine de cenabetsin İstanbul!” yazıyordu ve biz pahalı bir restorana Osmanlı yemekleri yemeye gidiyorduk. Dört kişiydik, üçümüz Ankaralı. Anneni anlatacağın zaman düşünebildiğin tek şey baban olur ya; gözümüzde İstanbul varken aklımıza Ankara düşüyordu. Bazı şeyler haksızlık gibi; insanın içinden hiç çıkmıyor.

“Tunalı’yı İstiklal gibi trafiğe kapasalar Esat’a gidiş çok zor olur.”

“Buradan Cadde’ye 2,5 saatte ancak gideriz.” Ankara’da şehrin öbür ucuna çoktan varırız ama bir aşktan diğerine -nerede olursak olalım- uğradığımız haksızlık kadar hızlı varırız. Ne kadar yağmur yağarsa yağsın yine de cenabetiz.

9 Nisan 2012, İstanbul

Paylaş:

  • Twitter
  • Facebook
  • Pinterest

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...
← Older posts

Son Yazılar

  • Sevgili Eski Yıl;
  • Sır
  • Geç Kalanlar
  • Balkondakiler
  • Üçleme +1 – Veda Mektubu

Arşivler

  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012

Kategoriler

  • Karakalem hakkında yazılanlar
  • Nerelerdeyim acaba?
  • Not Defterimden
  • Yazılar
  • Şiirimsi

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.com

Diğer 188 takipçiye katılın

Blogroll

  • http://www.zdcyayincilik.com.tr/ ZDC YAYINCILIK web sitesi
  • ZDC YAYINCILIK facebook ZDC YAYINCILIK facebook sayfası

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
%d blogcu bunu beğendi: